Merhaba,
Biz bu hafta sonu Miskinle yollara düştük Balıkesire gidiyoruz. Bakalım yolculuğumuz nasıl geçecek.
Sevgiler
Bu arada ilk defa telefon ile bir post giriyorum hiçte zor değilmiş :)
20 Mart 2015 Cuma
14 Mart 2015 Cumartesi
Kısa bir merhaba
Merhabalar,
Yaklaşık 8 gündür iş amaçlı yurtdışındaydım ve bu defa uçuş süresi oldukça uzun olduğu için toparlanmam zaman aldı. Biraz jetlag oldum desem yalan olmaz, özellikle uyku ve yeme içme düzenim karmakarışık oldu.
Bu Amerika'ya ilk kez gidişimdi ve çok heyecanlıydım. Sevmediğimi düşündüğüm tarafları çok ancak hep merak ettiğim bir yerdi. Gidilen eyalette çok önemli tabi, biz mimarisi ile ünlü şehir Chicago'ya gittik. Gerçekten manzarası güzel bir şehirdi. Sürekli gökdelenler arasında yaşamak istemezdim ama bu tarz ziyaretler açısından büyüleyici ve keyifli oluyorlar bence. Özellikle bir gece en yüksek ikinci gökdelenin (Signature) çatısındaki restoranın barında bir şeyler içtik, manzara ve yükseklik gerçekten nefes kesiyordu.
Açıkçası biraz yabancı geleceğini düşünmüştüm ancak bana o kadar tanıdık ve aşina geldiki ben burada çok rahat yaşarım dedim :). Çocukluğumuz boyunca empoze edilmiş bir Amerikan kültürü ve gençlik ve yetişkinlik boyunca izlenen dizilerden sonra ne beklemeliydim tabi bilmiyorum. Avrupa'ya kıyasla Amerika bana daha çok Türkiye'ye yakın geldi. Yalnızca daha iyi bir düzen, temizlik, planlanmışlık ve herşeyin daha büyüğü.
En basitinden otel odası aynı Türkiye'dekiler gibi geniş ve yeni eşyalar ile döşenmişti. Avrupa'da aynı ücretli otellerde bu kalite temizlik ve genişliği bulmak imkansız gibi bir şey.
Aşağıdaki fotoğraf odamın manzarasını gösteriyor, 26. katta kalıyordum. Biz gittiğimizde hava sıcaklığı -8 derecelerdeydi, bıırr . İnsanın açıkta kalan her yerini donduran bir soğuk. Chicago bir de rüzgarı ile meşhurmuş , takma adı "Windy City"miş.
Neyseki sonraki günlerde hava sıcaklığı 6 dereceleri gördü ve güneş açtı. Çok daha keyifli bir şehre dönüştü birden.
Akşamları iş çıkışı alışverişe gittik. Genelde buradaki boyner gibi mağazalar var Ross, Tj-Max, Nordstrom, Macy's ve kozmetik ve kişisel bakım için adım başı Wallgreens mağazalarına rastlamak mümkün. Bu mağazalardan çok güzel çantaları gayet uygun fiyatlara aldım diyebilirim. Türkiye'de 1000 TL ve üzerine satılan Marc Jacobs ve Michael Kors gibi markaları çok rahat bulmak mümkün düşük fiyatlara satılıyordu ancak yine de benim bütçemin üzerinde kalıyorlardı. Biraz aptallık edip hediye alma işini son gün outlete bakacağız umudu ile ertelemiştim. Outlette hiç bir şey bulamayınca hayal kırıklığına uğradım ve alacak bir şey bulamadım diyebilirim. Eğer bir gün yolunuz düşerse önerim şehir içindeki yukarıdaki mağazalardan hediye işlerini halletmeniz, Ohare havalimanı yakınındaki outlette malesef bir şey bulmak pek mümkün değil. Yani mağazalar var ama Türkiye ile aynı fiyatlara satılıyor, orada iki ara bir derede bir şeyler alacağıma Türkiye'den almak daha mantıklı geldi.
Yeme içme kültüründen de çok az bahsetmem gerekirse suyu mutlaka buzlu servis ediyorlar, hemde ne buz, sürahin yarısı su yarısı buz. İlginç bir şekilde bir de o buzlar çok geç eriyor. Ben genel olarak yemeklerini de beğendim. Avrupanın aksine buradaki menüler ve restoranlar kesinlikle bizim yeme içme kültürümüze daha yakın geldi. Fast food olarak Mc Donalds vardı ancak hiç Burger King göremedim. Aynı şekilde çok fazla pizacı yoktu. Papa Johns dışında pizacı görmedim diyebilirim. Kentucky'de hiç görmedim. Demekki bu markalar daha çok Amerika dışındaki pazarlara yönelik oluşturulan markalar diye düşünüyorum.
Keşke üniversite hayatım içerisine bir tane de work and travel sıkıştırsaydım ve Amerika'ya çok daha önce gidip gezme fırsatını yakalasaydım diye düşünüyorum. Şimdi ancak böyle iş aracılığı ile yada yıllık izin alarak gitmek mümkün olacak ve gezmek için hep kısıtlı zamanım olacak malesef. Hala Amerika'ya taşınma planlarım devam ediyor aslında ancak pek çok şeyin denk gelmesi lazım. Bakalım zaman bize ne gösterecek.
Sevgiler,
The Millenium Park içerisindeki "Cloud Gate" nam-ı diğer "Bean".
Yaklaşık 8 gündür iş amaçlı yurtdışındaydım ve bu defa uçuş süresi oldukça uzun olduğu için toparlanmam zaman aldı. Biraz jetlag oldum desem yalan olmaz, özellikle uyku ve yeme içme düzenim karmakarışık oldu.
Bu Amerika'ya ilk kez gidişimdi ve çok heyecanlıydım. Sevmediğimi düşündüğüm tarafları çok ancak hep merak ettiğim bir yerdi. Gidilen eyalette çok önemli tabi, biz mimarisi ile ünlü şehir Chicago'ya gittik. Gerçekten manzarası güzel bir şehirdi. Sürekli gökdelenler arasında yaşamak istemezdim ama bu tarz ziyaretler açısından büyüleyici ve keyifli oluyorlar bence. Özellikle bir gece en yüksek ikinci gökdelenin (Signature) çatısındaki restoranın barında bir şeyler içtik, manzara ve yükseklik gerçekten nefes kesiyordu.
Açıkçası biraz yabancı geleceğini düşünmüştüm ancak bana o kadar tanıdık ve aşina geldiki ben burada çok rahat yaşarım dedim :). Çocukluğumuz boyunca empoze edilmiş bir Amerikan kültürü ve gençlik ve yetişkinlik boyunca izlenen dizilerden sonra ne beklemeliydim tabi bilmiyorum. Avrupa'ya kıyasla Amerika bana daha çok Türkiye'ye yakın geldi. Yalnızca daha iyi bir düzen, temizlik, planlanmışlık ve herşeyin daha büyüğü.
En basitinden otel odası aynı Türkiye'dekiler gibi geniş ve yeni eşyalar ile döşenmişti. Avrupa'da aynı ücretli otellerde bu kalite temizlik ve genişliği bulmak imkansız gibi bir şey.
Aşağıdaki fotoğraf odamın manzarasını gösteriyor, 26. katta kalıyordum. Biz gittiğimizde hava sıcaklığı -8 derecelerdeydi, bıırr . İnsanın açıkta kalan her yerini donduran bir soğuk. Chicago bir de rüzgarı ile meşhurmuş , takma adı "Windy City"miş.
Neyseki sonraki günlerde hava sıcaklığı 6 dereceleri gördü ve güneş açtı. Çok daha keyifli bir şehre dönüştü birden.
Akşamları iş çıkışı alışverişe gittik. Genelde buradaki boyner gibi mağazalar var Ross, Tj-Max, Nordstrom, Macy's ve kozmetik ve kişisel bakım için adım başı Wallgreens mağazalarına rastlamak mümkün. Bu mağazalardan çok güzel çantaları gayet uygun fiyatlara aldım diyebilirim. Türkiye'de 1000 TL ve üzerine satılan Marc Jacobs ve Michael Kors gibi markaları çok rahat bulmak mümkün düşük fiyatlara satılıyordu ancak yine de benim bütçemin üzerinde kalıyorlardı. Biraz aptallık edip hediye alma işini son gün outlete bakacağız umudu ile ertelemiştim. Outlette hiç bir şey bulamayınca hayal kırıklığına uğradım ve alacak bir şey bulamadım diyebilirim. Eğer bir gün yolunuz düşerse önerim şehir içindeki yukarıdaki mağazalardan hediye işlerini halletmeniz, Ohare havalimanı yakınındaki outlette malesef bir şey bulmak pek mümkün değil. Yani mağazalar var ama Türkiye ile aynı fiyatlara satılıyor, orada iki ara bir derede bir şeyler alacağıma Türkiye'den almak daha mantıklı geldi.
Yeme içme kültüründen de çok az bahsetmem gerekirse suyu mutlaka buzlu servis ediyorlar, hemde ne buz, sürahin yarısı su yarısı buz. İlginç bir şekilde bir de o buzlar çok geç eriyor. Ben genel olarak yemeklerini de beğendim. Avrupanın aksine buradaki menüler ve restoranlar kesinlikle bizim yeme içme kültürümüze daha yakın geldi. Fast food olarak Mc Donalds vardı ancak hiç Burger King göremedim. Aynı şekilde çok fazla pizacı yoktu. Papa Johns dışında pizacı görmedim diyebilirim. Kentucky'de hiç görmedim. Demekki bu markalar daha çok Amerika dışındaki pazarlara yönelik oluşturulan markalar diye düşünüyorum.
Keşke üniversite hayatım içerisine bir tane de work and travel sıkıştırsaydım ve Amerika'ya çok daha önce gidip gezme fırsatını yakalasaydım diye düşünüyorum. Şimdi ancak böyle iş aracılığı ile yada yıllık izin alarak gitmek mümkün olacak ve gezmek için hep kısıtlı zamanım olacak malesef. Hala Amerika'ya taşınma planlarım devam ediyor aslında ancak pek çok şeyin denk gelmesi lazım. Bakalım zaman bize ne gösterecek.
Sevgiler,
The Millenium Park içerisindeki "Cloud Gate" nam-ı diğer "Bean".
7 Mart 2015 Cumartesi
1 Mart 2015 Pazar
Takke düştü kel göründü
Dün bahsettiğim lokal kellik mevzusu canımızı sıkınca bugün hemen soluğu veterinerde aldık. Uslu oğlum veterinere giderken yine kendi kendine girdi kutusuna tıpış tıpış gittik. Veterinerimiz baktı ancak tam bir teşhis koymadı. Mantar olup olmadığını bir makine ile kontrol etti. Eğer olsaymış o makinenin merceğinde yeşil yeşil gözükmesi gerekiyormuş ancak hiç bir şey çıkmadı.
Enjeksiyon izi olmadığını oradan enjeksiyon yapılmadığını söyledi. Sanki biri tutup çekmiş gibi dedi. Yada kabuklu bir yarası vardı, kabuk düşmüş gibi şuanda hiç bir iltihap veya enfeksiyona ilişkin bir iz yok dedi. Bu sebeple tedavi olarak bir sarımsağı ikiye bölmemi ve tüysüz yere iyice bastırarak sürmemi söyledi :)) türk usulu saç çıkarma yapıcaz :)). Onun dışında tüylerin çıkıp çıkmadığını kontrol edeceğiz. En azından mantar değil orası kesin.
Bizde son haberler böyle ...
Enjeksiyon izi olmadığını oradan enjeksiyon yapılmadığını söyledi. Sanki biri tutup çekmiş gibi dedi. Yada kabuklu bir yarası vardı, kabuk düşmüş gibi şuanda hiç bir iltihap veya enfeksiyona ilişkin bir iz yok dedi. Bu sebeple tedavi olarak bir sarımsağı ikiye bölmemi ve tüysüz yere iyice bastırarak sürmemi söyledi :)) türk usulu saç çıkarma yapıcaz :)). Onun dışında tüylerin çıkıp çıkmadığını kontrol edeceğiz. En azından mantar değil orası kesin.
Bizde son haberler böyle ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Yayınlar
-
yeniden merhaba , kedi mamaları ile ilgili ayrıca detaylı yazılar hazırlayacağım fakat ondan önce arada aklıma gelen soruları ve interne...
-
Merhaba, Bugün hastalığı keşfedeli üç gün oluyor. Aslında içimden yazmak gelmiyor artık ama aynı durumda olabilecek bizim gibi umutsuzca ç...
-
Merhaba, Henüz bloğu yeni açtığımda bahsettiğim üzere kedimizi bayramdan sonra almayı planlıyoruz. Artık Eylül ayına girmiş bulunduğumuz i...
-
Hastalığı ilk öğrendiğimden beri aklımdan geçen cümlelerden biri bu olmuştu. Sen daha miniciksin 9 aylıksın yaşını bile doldurmadın ki M...