DENEDİĞİM ÜRÜNLER

20 Haziran 2015 Cumartesi

Buruk Geçen Yıldönümü

Geçtiğimiz 18 Haziran eşimle evliliğimizin 4. yıl dönümüydü. Koskoca 4 yıl geçmiş inanasım gelmiyor. Sanki daha dün evlenmişiz gibi.. Genelde özel günlerde her zaman yaptığımız gibi dışarıda yemeğe çıkalım dedik. Deniz manzaralı açık hava bir yere gittik. Başlarda iyi idare ettik. Sonra bir iki derken sokak kedileri uğramaya başladı masamıza. Her birini çok sevdik, yemek geldikten sonra paylaştık bile. Hatta Bir tanesi Miskin'e benziyor diye ona kıyak geçtik.

Sonra aniden eşim iş yerinde her gün gördüğü kedilerden bahsetti ve Miskin'i çok özlüyorum dedi. Özellikle bir önceki akşam ben uyuduktan sonra salonda otururken onu düşünmüş. Aniden ondan gelen bu dökülme hali beni şaşırttı. Neden şaşırttı derseniz Miskin'in hastalığı ve ölümü süreçlerinde ikimizin acıyla baş etme yöntemleri farklı olmuştu. Ben çok ağladım, hala ağlıyorum..Sabah, öğlen, akşam, ev, iş farketmiyor. İlk günden beri hep onu düşünüyorum. Hem iş hem özel telefonumda arka plan resminde o vardı, hiç birini değiştirmeye içim el vermedi. Unutmak istemedim çünkü bir an bile, hep ondan bahsediyorum..

Eşim ise biraz daha farklı  kabulleniyor acıyı. İlk günler oda benim gibi perişandı tabi ama sonrasında aklına getirmemeye çalışıyordu, unutarak kaçıyordu ama miskin'in ne zaman fotoğrafını görse kötü oluyorum bu yüzden düşünmemeye çalışıyorum diyordu.

Bu sefer konuyu onun açmasına şaşırdım çünkü konuşmaktan kaçıyor gibiydi çoğu zaman. Miskin'e en az benim kadar o da bağlanmıştı. Her ne kadar en başta gelmesini istememiş olsa da sonra onsuz olamaz olmuştu oda. Uzun zaman Miskin'den konuştuk, onu ne kadar çok özlediğimizden, yaptığı yaramazlıklardan, komikliklerden...Eşimin yanımıza gelen kedilerin her biriyle ilgilenmesi ve gelmelerinden hoşnut olması Miskin'in ona mirası diye düşünüyorum. Arkasında bir değil iki tane kedi aşığı bıraktı oğlum, ah keşke biraz daha bizimle kalabilseydi.

Şimdi yanımda olması için ve bir kere sarılabilmek için neler vermezdim...

Kalkmaya yakın tombik bir tekir geldi yanımıza, ne olduğunu anlamadan hop diye kucağıma atlayıp çörekleniverdi...Göz yaşlarımı yine tutamadım tabii, uzun zamandır ilk defa kucağıma kedi oturmuştu. Oğlum yine üzülmeyelim diye bir arkadaşını gönderdi diye düşündüm. Yumuşacıktı kedinin tüyleri, eşimde dayanamadı hemen başladı sevmeye ki normalde sokaktaki kedilere asla el sürmez.

Ya işte öyle Miskin oğlum. Sen gittin ama biz senin acını hala atlatamadık, içimiz hep buruk, hep bir şeyler eksik... Hep gözümüz sana benzeyen tekirleri arıyor. Ara ara yine kendime kızıyorum.. Kısırlaştırmasaydık diyorum, acaba yolculuk stresimi diyorum, yoksa fip değilde başka bir şey miydi diyorum. Suçluluk nöbetleri yine geliyor arada ama en azından artık huzurlusun, acı hissetmiyorsun belki yanımızdasın bize göz kulak oluyorsun diye düşünüyorum, dayanmaya çalışıyorum..





1 yorum:

  1. Ne tatlısınız ne gerçek ne ince... Bir kedinin insan kalbindeki sevgisi başa hiçbir şeye benzemiyor değil mi :) ya da dokunduğu hayatlar, değiştirdiği insanlar... O mini minnacık canlarıyla ne çok boşluklar dolduruyor ne büyük yaralara merhem oluyorlar... ah bir de çekip gitmeseler, hayatımızın her anına uzun uzun yıllar eşlik edebilseler... bu yazınız beni çok etkiledi. yaşadıklarımız / yaşayacaklarımız ortak bu hayatta. iyi ki bu sevgiyi tatma ayrıcalığına sahibiz. kalbim sizinle, kıymetli miskinle, güzel betiyle ve tüm diğer kedilerle...
    Sevgiler,
    Merve

    YanıtlaSil

Popüler Yayınlar

Sayfalar