Serin bir cumartesi sabahından merhaba,
Aslında kapalı havayı sevmem ama ne yalan söyliyeyim şu hava inanılmaz rahatlatıcı ve dinlendirici geliyor. En sevdiğim mevsim yaz ama sıcaklar üst üste gelince de evde duş almadan durulmuyor. Böyle ara sıra serinlikler mutlu ediyor :)
Yaklaşık bir aydır yazmaya elim gitmedi çünkü akşamları bir meşguliyet yaşıyordum. Çünkü artık dikiş dikmeye başladım. Diktiklerim ile ilgili ayrıca hızlıca bir post hazırlayıp fotoğraflarını paylaşacağım. Ben çok sevdim bu işi :)
Gelelim başlıkta yazdığım vejeteryanlık konusuna. 1 Ağustos'tan beri yani yaklaşık bir aydır et yemiyorum. Bu kararı almamdaki işaret ise kitapsızkedi' nin bir
şuradaki yazısını okumam oldu. Zaten çok fazla tercih etmediğim, yerken içimin kötü olduğu, kısaca içime sinmeyen bir durumdu. Ama sanki dengeli beslenmek için yenmesi gerekli bir şey diye düşünüyordum. Ama yazdıklarından bir cesaret buldum, kendisine teşekkürler :). Daha önce karatay diyetini araştırmıştım ve o diyet içerisinde ete genişçe yer veriliyordu. Kendimce sağlıklı bulduğum bir diyet olduğu için bir dönem hoşlanmasam da ete ağırlık bile vermeye çalışmıştım. Hala daha Karatay prensiplerini sağlıklı buluyorum o ayrı . Bu arada diyet dediysem yanlış anlaşılmasın kilo verdiren anlamında değil "beslenme tarzı" anlamında diyet kelimesini kullanıyorum.
Şunu da belirteyim ben artık ömrü billah vejeteryanım asla et yemem gibi bir iddiam yok. Araştırdım, okudum ve denemeye karar verdim. Elbette bir noktada sağlıksız olduğunu hissedersem mecburen bazı öğünlerde yemeğe devam etmem gerekebilir ama şimdilik sağlıklı olduğunu düşünüyorum ve böyle mutluyum :)
Şimdi size biraz beslenme prensiplerimden bahsedeyim. Karatay 'dan öğrendiğim ve uygulamaya çalıştığım şeyler şunlar olmuştu.
- Mümkün olduğunca sindirilmesi uzun süren ve kana şekerini aniden yükseltmeyen yiyecekler tercih etmeliyiz.
- Yapay olan her şeyden kaçınmalıyız.
- En kuvvetli öğünümüz kahvaltı, en az yüklendiğimiz besin akşam yemeği olmalı.
- Akşam 8'den sonra bir şey yememeliyiz.
- Ara öğünden kaçınmalıyız.
- Şekerden, hamurdan, ekmekten uzak durmalıyız.
Aslında daha bir çok madde var dikkat edilmesi gereken bunun için kitaplarını alıp okumanızı tavsiye ederim. Elbette buradaki tüm maddeleri uygulamak pratikte çok mümkün değil. Ancak ben olabildiğince uymaya gayret ediyorum. Kilomdan memnunum ve tüm bunları yalnızca sağlıklı yaşamak adına yapıyorum. Bu sebeple arada kaytardığım oluyor. Benim hayatımdaki değişikler aşağıdaki gibi oldu.
- Çayı çok şekerli içerdim artık günün ilk çayını tek şekerli geri kalanı şekersiz içiyorum. Yüzümde ve vücudumda alerjik kaşıntı ve kabarmalar olurdu şekeri bırakmam ile birlikte son buldu.
- Günde bir kez mutlaka kola tüketirdim artık haftada iki yada en fazla üçe düşürdüm.
- Daha fazla yumurta daha fazla yoğurt, peynir ve ayran tüketir oldum.
- Kahvaltı öğünü dışında ekmek yemiyorum yada nadir yiyorum.
- Sucuk, salam gibi yapay gıdalar yemiyorum.
- Ceviz ve fındık yemeye başladım
Evet, şimdi gelelim vejeteryanlık konusuna;
İçime sinmiyordu et yemek çünkü nasıl evimizdeki kedi, köpeği yemiyorsak o danayı da kesip yemek bana çok doğru gelmiyor. Öldürmek fiili hoşuma gitmiyor aslında. Ölü görmekten korkuyoruz ama hayvan cesetlerinin parçalarını pişirip yiyoruz. Bence çinlilerin börtü böcek yemesi bile daha az iğrenç kalıyor bu yaptığımızın yanında =) Ancak şekillenmiş algımız bunu böyle görmemize izin vermiyor.
Ben burda zekanın da rol oynadığını düşünüyorum. Yani zekası yakın gelen hayvanları birbirimizi, bir maymunu, bir kaplanı yada bir fili de yemekten tiksiniyoruz değil mi ? Bence sığır, inek, kuzu, tavuk için de aynı şey geçerli . Bize en yakın ve hatta evrildiğimizin düşünüldüğü maymunlar da vejeteryan besleniyorlar örneğin. Bir de tabi et endüstrisinin hayvanlara zulmüde hoşuma gitmiyor. Yani öyle bir kesim kıyım var ki, biz öyle bir bolluk içinde yaşıyoruzki belki o telef olan hayvanların yarısı boşuna katlediliyor çünkü biz sorumsuzca tüketiyoruz. Alıyoruz ama dolaplarımızda bozuluyor, öğlen yemeğimizde artıyor çöpe atılıyor. Yani o et için kesilen hayvana, verdiği cana saygı bile duymadan, içimiz acımadan geçip gidiyoruz.
Şimdi gelelim benim son durumda ne tarz bir beslenme düzeni kurduğuma. Kırmızı ve beyaz et artık yemiyorum. Yediğim tek et çeşidi balık. Yumurta ve süt yoğurda artırarak devam ediyorum. Bence balık diyette bulunduğu sürece bu tarz bir beslenmenin sağlık açısından hiç bir sorun oluşturmayacağına inanıyorum. Kırmızı ve beyaz etten alamayacağım b vitaminini balıktan temin ediyorum. Artı b12 hapı olan benexolüde ara sıra kullanarak destek alıyorum. Ceviz ve fındık daha fazla yemeye gayret ediyorum. Evde de akşamları protein içerikli nohut yemeği gibi yemekler pişirmeye dikkat ediyorum.
Şanslıyım ki eşim zaten sebze yemeklerinde et yada kıyma olmasından hoşlanmıyor. Yani zaten akşam yemeklerinde et yemiyorduk, hafta sonları ancak köfte, kırk yılda bir biftek yapıyorduk. Onları da artık eşime kadar alır, yaparız.
Gerçek şu ki bence et yediğim zamana göre şu anda daha sağlıklı besleniyorum. Çünkü artık günde neyi ne kadar aldığıma dikkat ediyorum. Protein ihtiyacımı mutlaka karşıladığıma emin oluyorum.
Önceden ise bu kadar dikkatli ve hesaplı yemek yemezdim. Protein hesaplamak hiç te zor değil inanın belli bir süre sonra zaten otomatik yapıyorsunuz. Yine kitapsız kedinin bu hesaplamalara ilişkin bir yazısı için
tık.(yazı için bir kez daha teşekkürler :) )
Son bir gözlemimi daha aktarayım. Dişlerimdeki diş taşı oluşumu durdu ve hatta geriledi. Diş etim sık sık kırmızılaşır ve şişerdi oda geçti. Çok tuhaf değil mi ? Herkeste olmayabilir ama bende olan güzel bir pozitif etki oldu.
Şimdilik düşüncelerim deneyimlerim böyle, zaman zaman bu konuda yeni keşiflerim olursa paylaşmaya devam edeceğim. Herkesin beslenme şekline, damak tadına ve fikrine saygı duyarım, herkesin kendi bileceği iştir. Ancak vejeteryanlık konusuna araştırma yapmadan önyargılı yaklaşmamanızı öneririm. Eğer siz de benim gibi et yemekten vicdanen çok memnun değilseniz ve damak tadı olarak aramıyorsanız bir düşünün bu işi ;) ...
Sevgiler,